Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accessibility /əkˈses.ə.bl̩/ = NOUN: ulaşabilme, giriş imkânı, kolay bulunabilme, yaklaşabilme; USER: erişilebilirlik, accessibility, yönelik, erişim, erişilebilirliği

GT GD C H L M O
accessible /əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir; USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
addresses /əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma; USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler

GT GD C H L M O
adults /ˈæd.ʌlt/ = NOUN: yetişkin, ergin kimse; USER: yetişkin, yetişkinler, odadaki yetişkin, yetişkinlerin, yetişkin sayısı

GT GD C H L M O
aged /eɪdʒd/ = ADJECTIVE: yaşlı, yaşında, yıllanmış, ihtiyar, kocamış; USER: yaşlı, yaş, yaşında, yaşları, yaş arası

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
alone /əˈləʊn/ = ADJECTIVE: yalnız, tek başına, kimsesiz; ADVERB: yalnız, tek başına, yalnız başına, bir başına; USER: tek başına, yalnız, başına, sadece, tek, tek

GT GD C H L M O
along /əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine; PREPOSITION: boyunca; USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
anyone /ˈen.i.wʌn/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa; USER: kimse, herkes, herkese, kimseye, herkesin

GT GD C H L M O
apps /æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
article /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: makale, madde, yazı, eşya, nesne, fıkra, bent, şey; VERB: sözleşmeyle bağlamak, çırak olarak vermek; USER: makale, makalede, makaleyi, makalenin

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
audible /ˈɔː.dɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: duyulabilir, akustik, işitilebilir; USER: duyulabilir, sesli, sesli bir, akustik, işitilebilir

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
automatically /ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak; USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman

GT GD C H L M O
autonomy /ɔːˈtɒn.ə.mi/ = NOUN: özerklik, otonomi; USER: özerklik, özerkliği, özerkliğe, otonomi, özerkliğini

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
basic /ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli; USER: temel, temel bir, basit, basic, ana

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
billion /ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar; USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar

GT GD C H L M O
blog /blɒɡ/ = USER: blog, yazılan blog, günlüğü, blogunuza, blogu

GT GD C H L M O
books /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların

GT GD C H L M O
born /bɔːn/ = ADJECTIVE: doğmuş, doğum; USER: doğmuş, doğum, doğdu, doğan, doğumlu

GT GD C H L M O
businesses /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
challenges /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
choice /tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf; ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü; USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim

GT GD C H L M O
citizens /ˈsɪt.ɪ.zən/ = NOUN: vatandaş, yurttaş, hemşehri, uyruk, sakin, ikamet eden kimse, sivil kimse; USER: vatandaşların, vatandaşlar, vatandaşları, vatandaşlarının, vatandaş

GT GD C H L M O
code /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları

GT GD C H L M O
commute /kəˈmjuːt/ = VERB: hafifletmek, çevirmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek, takas etmek, evle iş arasını trenle gidip gelmek; USER: hafifletmek, gidip, commute, değişme, çevirmek

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
connected /kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın; USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında

GT GD C H L M O
content /kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk; ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı; USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin

GT GD C H L M O
continues /kənˈtɪn.juː/ = USER: devam ediyor, devam, devam etmektedir, devam eder, ediyor

GT GD C H L M O
convenience /kənˈviː.ni.əns/ = NOUN: kolaylık, uygunluk, elverişlilik, yarar, tuvalet, kazanç, müsait oluş, hayatı kolaylaştıran şey; USER: kolaylık, kolaylık sağlamak, rahatlık, rahatlığı, kolaylığı

GT GD C H L M O
cooking /ˈkʊk.ɪŋ/ = NOUN: yemek pişirme, aşçılık; ADJECTIVE: yemek pişirme, mutfak, yemeklik; USER: pişirme, yemek, yemek pişirme, pişirmek, mutfak

GT GD C H L M O
country /ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar; ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait; USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki

GT GD C H L M O
courtney = USER: courtney, Göster courtney

GT GD C H L M O
creates /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturur, yaratır, yaratan, oluşturan, yaratmaktadır

GT GD C H L M O
daily /ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik; ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne; NOUN: günlük gazete, günlük yardım; USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak

GT GD C H L M O
demand /dɪˈmɑːnd/ = NOUN: talep, istek, ihtiyaç, rağbet, gereksinim, istem, isteme, hak iddiası; VERB: istemek, talep etmek, sormak, hak iddia etmek; USER: talep, talebi, talebin, talebinin, talebini

GT GD C H L M O
depends /dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak; USER: bağlıdır, bağlı, değişir, göre değişir

GT GD C H L M O
detailed /ˈdiː.teɪld/ = ADJECTIVE: ayrıntılı, detaylı, etraflı; USER: ayrıntılı, detaylı, detaylar, ayrıntılı bir, detaylı bir

GT GD C H L M O
devices /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
difficulties /ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat; USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
disabilities /ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur; USER: engelli, Sigara İçilmez, özürlü, engellilerin, İçilmez

GT GD C H L M O
disability /ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur; USER: sakatlık, engellilik, özürlülük, engelli, engeli

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
documents /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: evraklar; USER: evraklar, belgeleri, belgeler, belgelerin, belge

GT GD C H L M O
doors /dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik; USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların

GT GD C H L M O
download /ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indir, indirmek, indirebilirsiniz, indirmenize, indirilmesine

GT GD C H L M O
downloaded /ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indirilen, indirilebilir, karşıdan, indirildi, indirilmiştir

GT GD C H L M O
dynamic /daɪˈnæm.ɪk/ = ADJECTIVE: dinamik, devingen, enerjik; USER: dinamik, dinamik bir, devingen

GT GD C H L M O
e /iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi

GT GD C H L M O
easier /ˈiː.zi/ = USER: daha kolay, kolay, kolaydır, daha, daha kolaydır, daha kolaydır

GT GD C H L M O
easily /ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen; USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
ebook /ˈēˌbo͝ok/ = USER: e-kitap, ebook, kitap, eKitap

GT GD C H L M O
elderly /ˈel.dəl.i/ = ADJECTIVE: yaşlı, ihtiyar, yaşını başını almış; NOUN: ihtiyar; USER: yaşlı, yaşlılar, yaşlılarda, yaşlıların, yaşlı bir

GT GD C H L M O
else /els/ = ADVERB: başka, yoksa, başka türlü, aksi halde, ilaveten, başka zaman, ayrıca; USER: başka, başka bir, her, else, düşük, düşük

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
essential /ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden; NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey; USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
evolving /ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak; USER: gelişen, gelişmekte, gelişmektedir, değişen, gelişmekte olan

GT GD C H L M O
exciting /ɪkˈsaɪ.tɪŋ/ = ADJECTIVE: heyecan verici, heyecanlı, ilginç, heyecanlandırıcı, uyarıcı; USER: heyecan verici, heyecan verici bir, heyecanlı, verici, heyecan

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
extend /ɪkˈstend/ = VERB: uzatmak, genişletmek, yaymak, vermek, genişlemek, büyümek, uzamak, devam ettirmek, avcı hattına yayılmak, yardım eli uzatmak; USER: uzatmak, genişletmek, doğru genişlet, genişlet, uzanan

GT GD C H L M O
families /ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme; USER: aileler, aile, aileleri, ailelerin, ailesine

GT GD C H L M O
february /ˈfeb.ru.ər.i/ = NOUN: Şubat

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
follow /ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak; NOUN: bilardoda bir vuruş; USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın

GT GD C H L M O
following /ˈfɒl.əʊ.ɪŋ/ = PREPOSITION: ardından, sonra; ADJECTIVE: izleyen, sonraki, müteakip, ertesi, sonra gelen; NOUN: izleme, taraftarlar, hayran kitlesi; USER: ardından, sonra, izleyen, aşağıdaki, takip, takip

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
foreign /ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış; USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
forms /fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
generated /ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
gives /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir

GT GD C H L M O
globe /ɡləʊb/ = NOUN: dünya, küre, top, gezegen, fanus, abajur; VERB: küre biçimine getirmek, küreselleşmek; USER: dünya, dünyanın, küre, dünyada, dünyanın her

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
greater /ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük

GT GD C H L M O
grow /ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek; USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek

GT GD C H L M O
growing /ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan; NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım; USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
helps /help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım

GT GD C H L M O
highlighted /ˈhaɪ.laɪt/ = USER: vurgulanan, vurgulanır, vurgulanmış, vurgulanana, vurgulu

GT GD C H L M O
host /həʊst/ = NOUN: evsahibi, kalabalık, ordu, hancı, konuk eden kimse, kutsanmış ekmek, çokluk; VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek; USER: evsahibi, ana, ev sahibi, ana bilgisayar, barındırma

GT GD C H L M O
identify /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak

GT GD C H L M O
illiterate /ɪˈlɪt.ər.ət/ = ADJECTIVE: cahil, okumamış, kara cahil, okur yazar değil, bilgisiz, yanlışlarla dolu, deneyimsiz; USER: cahil, okuma yazma bilmeyen, okuma yazma bilmemektedir, okuma yazma bilmiyor

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
increase /ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak; NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama; USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması

GT GD C H L M O
increasingly /ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak; USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan

GT GD C H L M O
incredibly /ɪnˈkred.ɪ.bli/ = USER: inanılmaz, son derece, inanılmaz derecede, derece, derece

GT GD C H L M O
individuals /ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin

GT GD C H L M O
inexpensive /ˈinikˈspensiv/ = ADJECTIVE: ucuz, masrafsız; USER: ucuz, ucuz bir, pahalı olmayan, ucuzdur, pahalı

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
instantly /ˈɪn.stənt.li/ = ADVERB: anında, hemen, derhal, hemencecik; USER: anında, hemen, anlık, derhal

GT GD C H L M O
institutions /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme; USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının

GT GD C H L M O
internet /ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet; USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
inundated /ˈinənˌdāt/ = VERB: boğmak, su basmak, sel basmak; USER: sular altında, Su altında kalacak, su altında kalan, istila, su altında,

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
lines /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem; VERB: kaplamak; USER: hatları, çizgiler, satır, satırları, çizgileri

GT GD C H L M O
listen /ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak; USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme

GT GD C H L M O
literacy /ˈlɪt.ər.ə.si/ = NOUN: okur yazarlık, edebi kültür, yazın yeteneği; USER: okur yazarlık, okuryazarlığı, okuma yazma, okuryazarlık

GT GD C H L M O
literally /ˈlɪt.ər.əl.i/ = ADVERB: harfi harfine; USER: harfi harfine, tam anlamıyla, anlamıyla, kelimenin tam anlamıyla, gerçekten

GT GD C H L M O
lives /laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını

GT GD C H L M O
looking /ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor

GT GD C H L M O
loyal /ˈlɔɪ.əl/ = ADJECTIVE: sadık, vefalı; USER: sadık, sadık bir, vefalı

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
manually /ˈmæn.ju.ə.li/ = ADVERB: el ile; USER: el ile, el, elle, manuel, manuel olarak

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
meaningful /ˈmiː.nɪŋ.fəl/ = ADJECTIVE: anlamlı; USER: anlamlı, anlamlı bir, anlamlıdır, olarak anlamlı, anlam

GT GD C H L M O
migrants /ˈmaɪ.ɡrənt/ = NOUN: göçmen; USER: göçmenler, göçmen, göçmenlerin, göçmenlere, göç

GT GD C H L M O
million /ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon; USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
multimedia /ˈməltiˈmēdēə,ˈməltī-/ = USER: multimedya, çoklu ortam, multimedia

GT GD C H L M O
multiple /ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı; NOUN: kat, katsayı; USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok

GT GD C H L M O
must /mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil; ADJECTIVE: kızmış; VERB: -meli; USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
news /njuːz/ = NOUN: haber, havadis; USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
online /ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
opens /ˈəʊ.pən/ = USER: açılır, açar, açan, açılan, açıyor

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
organizations /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
owner /ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren; USER: sahip, sahibi, sahibinin, İşletme sahibi, sahipleri

GT GD C H L M O
pdf /ˌpiː.diːˈef/ = USER: pdf, Kap ve git, Kap, pDF formatında

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
percent /pəˈsent/ = NOUN: yüzde, hisse, kâr payı, faiz getiren değerli kâğıt; ADJECTIVE: yüzde; USER: yüzde, oranında, si, oranını yüzde, civarında

GT GD C H L M O
podcasts /ˈpɒd.kɑːst/ = USER: podcast, podcast'leri, podcast'ler, podcast'lere, podcast'lerin

GT GD C H L M O
population /ˌpɒp.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: nüfus; USER: nüfus, nüfusun, nüfusu, nüfusunun, nüfusa

GT GD C H L M O
populations /ˌpɒp.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: nüfus; USER: nüfus, nüfusu, nüfusun, popülasyonları, popülasyonlarının

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
proficiency /prəˈfɪʃ.ənt/ = NOUN: yeterlik, ustalık, ehliyet, yeterlik belgesi; USER: yeterlik, yeterlilik, yeterliliği, yeterliliklerini, uzmanlık

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
reader /ˈriː.dər/ = NOUN: okuyucu, okur, okutman, okuma kitabı, doçent, eleştirmen, antoloji; USER: okuyucu, okuyucusu, okuyucunun, okuyucuya, okuyucuyu

GT GD C H L M O
reading /ˈriː.dɪŋ/ = NOUN: okuma, ölçüm, konferans, okumuşluk, bilgililik, kanaat, yorum; USER: okuma, okuduktan, okumaya, okumak, okurken, okurken

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
reasons /ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf; VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak; USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni

GT GD C H L M O
reduced /riˈd(y)o͞os/ = ADJECTIVE: indirimli; USER: indirimli, azalır, azaltılmış, azaltılabilir, azaltılır

GT GD C H L M O
relevant /ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı; USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı

GT GD C H L M O
rise /raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma; VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak; USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
saas = USER: sav, Saas,

GT GD C H L M O
scale /skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe; VERB: tırmanmak; USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı

GT GD C H L M O
schooling /ˈskuː.lɪŋ/ = NOUN: eğitim, öğretim, terbiye; USER: eğitim, okullaşma, okul, okula, eğitimin

GT GD C H L M O
selective /sɪˈlek.tɪv/ = ADJECTIVE: seçici, selektif, seçmeli, ayıran; USER: seçici, selektif, seçici bir, seçmeli, seçimli

GT GD C H L M O
senior /ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait; NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse; USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir

GT GD C H L M O
series /ˈsɪə.riːz/ = NOUN: dizi, seri, sıra, grup, silsile; USER: dizi, seri, serisi, seriye, series

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
share /ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını

GT GD C H L M O
simple /ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam; NOUN: kocakarı ilacı; USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir

GT GD C H L M O
simultaneously /ˌsīməlˈtānēəslē/ = ADVERB: aynı anda; USER: aynı anda, eş zamanlı, eşzamanlı, anda, eş zamanlı olarak

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
skills /skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik; USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
solutions /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
source /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
spent /spent/ = ADJECTIVE: harcanmış, bitmiş, yorgun, bitkin, spermlerini boşaltmış, yumurtlamayı bitirmiş, zayıf, etkisiz; USER: harcanmış, geçirdi, geçirdim, harcanan, peynir

GT GD C H L M O
spoken /ˈspəʊ.kən/ = ADJECTIVE: konuşulan, konuşma, konuşan; USER: konuşulan, Konuştuğum, sözlü, konuşulur, konuşulmaktadır, konuşulmaktadır

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
text /tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm; USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
think /θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak; USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
tools /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri

GT GD C H L M O
treadmill /ˈtred.mɪl/ = NOUN: ayak değirmeni, tekdüze iş, monoton iş; USER: ayak değirmeni, koşu bandı, treadmill, koşu bandını, bandı

GT GD C H L M O
tts = USER: tts, TTD,

GT GD C H L M O
tune /tjuːn/ = NOUN: melodi, uyum, nağme, ezgi, ahenk, akort, makam, istasyon ayarı; VERB: ayarlamak, uydurmak, akort etmek, istasyona ayarlamak, akortlu olmak, uyumlu olmak, yoluna koymak; USER: melodi, ayarlamak, ayar, tune, uyum

GT GD C H L M O
turn /tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek; NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm; USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
updated /ʌpˈdeɪt/ = VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncel, güncellenen, güncelleme, güncellendi, güncelleştirilmiş

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
version /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
vision /ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse; VERB: hayal gibi görmek; USER: vizyon, görme, vizyonu, görüş, vizyonunu

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
visitors /ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar; USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret

GT GD C H L M O
voice /vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi; VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak; USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
ways /-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза; USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
websites /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web siteleri, web, web sitelerinin, web sitelerini, web sitesi, web sitesi

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
why /waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye; NOUN: sebep; USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
worldwide /ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel; USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

248 words